Vatikan’ın, Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francis’in 88 yaşında hayata veda ettiğini duyurmasının ardından, dikkat çeken bir kitap yeniden gündeme geldi: “Papa Kehaneti” (The Prophecy of the Popes). Neredeyse 900 yıl öncesine dayandığı öne sürülen bu eserde, Papa Francis’in kilisenin son lideri olabileceği ve Kıyamet Günü’nün 2027 yılında gerçekleşeceği ileri sürülüyor. Papa’nın ölüm haberi, bu iddiaları bir kez daha küresel tartışmanın odağına taşıdı.
Saint Malachy’nin sırrı: Kehanetin kökeni nedir?
Papa Kehaneti, 12. yüzyılda yaşamış İrlandalı piskopos Saint Malachy’ye atfedilen ve ilk kez 1590 yılında keşiş Arnold Wion tarafından ortaya çıkarıldığı belirtilen esrarengiz bir metin. Kehanete göre, her biri birer Latince cümleyle ifade edilen 112 papalık dönemi, Celestine II’den başlayarak Papa Francis ile sona eriyor. Papa Francis’in bu zincirin son halkası olması, birçok kişi tarafından Katolik Kilisesi’nin sonu ve dünyanın sonunun başlangıcı olarak yorumlanıyor.
Kitapta yer alan bu 112 Latince ifade, yıllar içinde sayısız araştırmacı ve yazar tarafından incelenmiş, her biri bir papa ile ilişkilendirilmişti. Son papa için kullanılan ifade ise, “Roma’nın son papası” anlamına gelen cümleyle dikkat çekiyor.
2027 yılı kıyamet yılı mı?
Kehanette özellikle dikkat çeken yorumlardan biri, Papa Sixtus V’in dönemi ile ilk papanın arasındaki sürenin 442 yıl olduğuna yapılan göndermedir. Bu hesaba göre, dünyanın sonunun da o tarihten 442 yıl sonra, yani 2027 yılında gerçekleşeceği öne sürülüyor. Bazı yorumcular, bu matematiksel yaklaşımı kehanetin merkezine alırken, Papa Francis’in ölümüyle bu takvimin devreye girdiğini savunuyor.
Ancak modern akademisyenler, bu tarihlerin spekülatif ve bilimsel temelden uzak olduğunu vurguluyor. Çoğu uzman, kehanetin büyük ihtimalle siyasi etki yaratmak amacıyla yazılmış kriptik bir metin veya dönemsel bir propaganda aracı olduğu görüşünde birleşiyor.
Komplo teorilerinden romana: Papa Kehaneti kültürel mirasa dönüştü
Papa Kehaneti yalnızca dini çevrelerde değil, edebiyat ve popüler kültür alanında da sıkça işlenen bir konu oldu. Steve Berry’nin “The Third Secret” (Üçüncü Sır) adlı romanı ile James Rollins’in “The Doomsday Key” (Kıyamet Anahtarı) eseri gibi çok satan kitaplar, bu gizemli metne doğrudan göndermeler yaptı. Kehanetin etrafında şekillenen senaryolar, kurgusal evrende bile geniş yankı buldu.
Netflix, HBO gibi dijital platformlarda da konuya ilişkin belgeseller ve mini diziler hazırlık aşamasında. Bu da gösteriyor ki kehanetin popülaritesi yalnızca dini çevrelerle sınırlı değil, tüm dünyada geniş bir merak unsuru haline gelmiş durumda.
Uzmanlar uyarıyor: Kehanetlere temkinli yaklaşılmalı
Papa Francis’in ölümünden sonra kıyamet senaryolarının yeniden gündeme gelmesi, toplumda endişe havası yaratmış durumda. Ancak tarihçiler ve teologlar, bu tür metinlerin kelimesi kelimesine ciddiye alınmaması gerektiğini belirtiyor. Özellikle dini metinler ve kehanetlerin yorumlanmasının subjektif olduğunu, zamanla farklı çıkarımlara yol açabileceğini hatırlatıyorlar.
Vatikan kaynakları ise, bu kehanetlere hiçbir zaman resmi bir anlam yüklemedi ve metnin doğruluğu ya da geçerliliği hakkında hiçbir açıklama yapmadı.