Ana Sayfa Arama Galeri
Kategoriler
Servisler
Hava Durumu Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İstanbul Ansiklopedisi, Kimlik ve Şehir Üzerine Çarpıcı Bir Anlatı

Netflix ekranlarında izleyiciyle buluşan İstanbul Ansiklopedisi, adının çağrıştırdığı belgesel havasından çok uzakta, izleyiciyi derin bir içsel yolculuğa çıkaran, katmanlı ve güçlü bir dram dizisi olarak öne çıkıyor. Şehri fon değil karakter olarak kullanan yapım, aynı zamanda bireyin kimlik mücadelesine ışık tutan, modern göç, dönüşüm, kadın kimliği, aidiyet gibi temaları etkileyici bir anlatımla işliyor. Başrollerinde Canan Ergüder ve Helin Kandemir’in yer aldığı bu yapım, izleyenleri sıradanlıktan çıkararak İstanbul’un çok sesli, çok katmanlı yapısında derin bir keşfe davet ediyor.

Netflix ekranlarında izleyiciyle buluşan İstanbul Ansiklopedisi, adının çağrıştırdığı belgesel havasından

Netflix ekranlarında izleyiciyle buluşan İstanbul Ansiklopedisi, adının çağrıştırdığı belgesel havasından çok uzakta, izleyiciyi derin bir içsel yolculuğa çıkaran, katmanlı ve güçlü bir dram dizisi olarak öne çıkıyor. Şehri fon değil karakter olarak kullanan yapım, aynı zamanda bireyin kimlik mücadelesine ışık tutan, modern göç, dönüşüm, kadın kimliği, aidiyet gibi temaları etkileyici bir anlatımla işliyor. Başrollerinde Canan Ergüder ve Helin Kandemir‘in yer aldığı bu yapım, izleyenleri sıradanlıktan çıkararak İstanbul’un çok sesli, çok katmanlı yapısında derin bir keşfe davet ediyor.

Bir Şehrin Haritasında Kaybolan Kimlik: Zehra’nın Yolculuğu

Dizinin merkezinde yer alan karakter Zehra, Amasya’dan üniversite eğitimi için İstanbul’a gelen genç bir kadın. Başörtüsüyle, kısıtlı çevresiyle, geleneksel değerlerle yetişmiş Zehra, metropole adım attığı andan itibaren yalnızca fiziksel değil, ruhsal olarak da başka bir evrene geçiş yapıyor. Ancak bu geçiş; çoğu anlatıda olduğu gibi bir “özgürleşme” öyküsü değil. Aksine; kimliğini çözmeye çalışan bir bireyin, içsel çatışmalarla örülü kırılma noktalarıyla karşı karşıya gelişi.

Zehra’nın yaşadığı dönüşüm, ne tam bir kopuş ne de bir başkalaşım. Kıyafetini değiştirirken içindeki boşluğu büyütüyor, çevresindekilere benzemeye çalışırken kendinden uzaklaşıyor. Bu yüzden İstanbul onun için sadece bir şehir değil; sürekli değişen, şekil alan, ayna gibi bir varlık haline geliyor.

İstanbul’un Semtleri Değil, Duyguları Başrolde

Her bölümde İstanbul’un farklı bir semtinde geçen sahneler, yalnızca coğrafi farklılıkları değil; Zehra’nın iç dünyasındaki değişimi de temsil ediyor. Galata’nın salaş sokaklarından, Valide Sultan Camii’nin sessizliğine; Beşiktaş rıhtımından Fenerbahçe fenerine kadar her lokasyon, onun bir korkusunu, arayışını ya da hayal kırıklığını yansıtıyor.

Özellikle Alçakadam Yokuşu, Zehra’nın hayatındaki kırılma anlarının başında geliyor. Yasak duygularla ilk yüzleştiği yer olan bu yokuş, onun için aşkı, korkuyu ve isyanı temsil ediyor. Camiler ise, kaçış noktası; ama huzurdan çok kararsızlığın sığınağı. İstanbul’un sokakları, Zehra’nın içindeki çatışmalar kadar sessiz ama etkili bir anlatıcıya dönüşüyor.

İki Kadın, İki Hayat: Aylin ve Nesrin’in Temsil Ettikleri

Zehra’nın hikâyesinin merkezinde yalnızca kendi kimlik mücadelesi değil, iki farklı kadın figürünün ona sunduğu hayat modelleri de yer alıyor. Annesi Aylin; geçmişinden vazgeçip dine yönelmiş, içe kapanmış, fedakâr ama kırılgan bir kadın. Nesrin ise; şehirli, modern, özgür ve mesafeli bir figür.

Zehra, bu iki kadının hayatında da kendinden parçalar buluyor. Annesine öfke duysa da onun sarsılmaz inancına imreniyor. Nesrin’e hayranlık beslese de onun yalnızlığına dokunamıyor. Bu ikilik, dizinin kimlik ve aidiyet üzerine kurduğu derinlikli anlatının temel taşı oluyor. Son bölümde havalimanındaki “İSTANBUL” heykeli önünde A harfi ile N harfinin arasında duran Zehra, sadece coğrafi bir konumda değil; yaşam tercihlerinin ve kimliğinin de tam ortasında konumlanıyor.

Kimlik Bir Varış Değil, Sürekli Bir Arayış

Dizinin en etkileyici yönlerinden biri, seyirciye net bir son sunmaması. Zehra’nın hikâyesi mutlak bir dönüşümle değil, kararsızlıkla, uzlaşmayla, kabul ile bitiyor. Annesine benzemekten korkarken onun gücünü anlamaya başlıyor. Nesrin gibi olmaya çalışırken, onun da eksik kaldığını görüyor. Bu yüzleşme, Zehra’nın içinde bir sentez yaratıyor: Ne tamamen biri olmak ne de ötekini yok saymak…

İstanbul Ansiklopedisi böylece sadece bir iç göçün değil, içsel bir göçün haritasını da çiziyor. Şehir, sokakları ve semtleriyle bir ansiklopedi gibi açıldıkça Zehra’nın kimliği de çözülüyor, yeniden yazılıyor.